Gayrimenkul HukukuKıyı Kenar Davaları

4 Mart 20240

KIYI KENAR DAVALARI

Av. Zeynep İNAN

Kıyı Kanunu Madde 4’e göre

Kıyı Kenar çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını,

Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi ifade eder.

Madde 5 – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.

Kamusal mal kamunun doğrudan kullanımına veya özel düzenlemelerle bir kamu hizmetine tahsis edilen, kamu tüzel kişilerine ait mallardır.(GÖZLER, S. 375). Kamu malları, doğaları gereği ya da kadimden beri kamunun ortak kullanımına açık veya bir kamu hizmetinin görülmesine tahsis edilmiş olan veya bir kamu hizmetinin unsuru olan taşınmazlardır. Bundan dolayı kıyı kenarlar özel mülkiyete konu olamaz. Uyuşmazlık Mahkemesi de 12.11.2001 tarihli ve E:2001/70, K:2001/71 sayılı kararında, özel mülkiyete konu edilemeyen ve kamu malı niteliğini taşıyan yerler üzerinde, devletin sahip olduğu hakkın, medeni hukuk manasında bir mülkiyet hakkı olmayıp, bir nevi “idare hukuku mülkiyeti” olduğunu belirtmiştir (Söyler, 2011, 64).

Anayasa’nın 43. maddesinde kıyıların, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilmiştir. Bu madde nedeniyle yasama organının, kıyıların kamu malı niteliğine son vermesine imkân yoktur. Bu nedenle, kıyı niteliğinde olan alanlarda özel mülkiyet kurulması ve kıyıların tapu siciline (devlet adına olsa dahi) özel mülkiyet olarak tescil edilmesi mümkün değildir.

TMK Madde 999- Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kayıt olunmaz.

Kamu malını satın alan kişinin, olağan zamanaşımı ile iktisaptan, kamu malını bu kişiden devralan iyi niyetli üçüncü kişilerin ise tapu siciline güvenerek iyi niyetle iktisaptan yararlanamaması hususu,

  • Örneğin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 13.3.1972 tarihli ve E:1970/7, K:1972/4 sayılı içtihadı birleştirme kararında kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, bu nedenle kimsenin mülkiyetinde olamayacağı, kıyıların herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın doğrudan doğruya doğal yapısından ötürü herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş kamu malı olduğu, bunun sonucu olarak kıyının zamanaşımı yoluyla mülkiyetinin kazanılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir
  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.03.1977 tarihli ve E:1977/1989, K:1977/2074 sayılı kararında da kamu malı niteliğindeki taşınmazların iyi niyetle iktisabının mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

TMK Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. Her ne kadar medeni kanunda iyi niyetin korunacağı belirtilmiş ise de kıyı kenarlar kamu malı niteliğinde olduğu için üçüncü kişilerin iyi niyeti korunmaz.

Anayasa’nın 43. maddesine kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği belirtildiğine göre buradaki yararlanmanın da, kıyının ortak kullanımını sağlayıcı ve kolaylaştırıcı olması, yararlanma tesis kurma biçiminde ise, bu tesislerin kamuya açık veya kamu yararını gerçekleştirmeğe yönelik bulunması zorunludur. Bu nedenle kıyıda yapı yasağı söz konusudur; Kıyı Kanunu’nun 6. maddesinin birinci fıkrasına göre kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz.

Bu nedenle kıyı kenar çizgisi tespit edildikten sonra kıyıda kalan taşınmazlar için defterdarlık ve mal müdürlükleri tarafından herhangi bir bedel ya da tazminat ödenmeksizin tapu iptali davası açılmaktadır.

Sorumluluk

TMK Madde 1007- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

İdare tarafından yapılan hata sonucu özel kişi adına tapuya kaydedilmiş ya da kıyı kenar çizgisinin henüz tespit edilmemiş olması dolayısıyla özel mülkiyete konu olmuş fakat daha sonra tespit çalışmaları ile kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı anlaşılan taşınmazlarda idare tarafından özel kişi adına tapunun iptali için dava açılmakta ve kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ve kişilerin kıyı üzerinde mülkiyet iddiası olamayacağı, adına tesis edilen tapu kaydının hiçbir değer taşımadığı gerekçesiyle kişiler aslında hiç edinilmesine müsaade edilmemesi gereken mülkün en yoksun bırakılmaktadır.

Burada sorumluluk olarak devletin kusursuz sorumluluğu gündeme gelecektir. Tapu sicilinde gözüken kayıtların doğruluğu devletin garantörlüğü altında olduğu için tapu sicilinde kayıtlı duruma güvenen ve buna bağlı olarak hak elde eden kişinin bu kazanımı mutlak surette korunur.

Buradaki tazminat talebi tapu siciline güven ilkesi ve devletin kusursuz sorumluluğuna dayanmaktadır.

Tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu sebebiyle Devlet’e karşı açılacak tazminat dâvaları, TBK 60’daki bir ve on yıllık zamanaşımı sürelerine bağlanmıştır.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar işaretlendi *

İLETİŞİM

Kamulaştırmasız el atmadan / mülkiyet hakkının ihlalinden ve hukuki el atmadan kaynaklanan tazminat davaları ile kamulaştırma bedel tespiti ve tescil davaları konusunda uzmanlaşmıştır.

Copyright © KORKUSUZ HUKUK 2023