GenelKamulaştırma Hukukunda Tebligat

14 Kasım 20230

KAMULAŞTIRMA HUKUKUNDA TEBLİGAT

 

Av. Aleyna BOĞATEKİN

TEBLİGAT KANUNU HÜKÜMLERİ VE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA BULUNAN TEBLİGAT İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİN UYGULANMASI

Tebligat Kanunu, tebligat açısından genel hükümleri içeren bir yasadır. Tebligatla ilgili diğer yasalardaki hükümler Tebligat Kanunu’na oranla özel hükümlerdir. Kamulaştırma Kanunu m. 13 ve 14 hükümleri de böyledir. Kamulaştırma Kanunu sonraki tarihli (yani, 4.11.1983 tarihli) özel yasa olduğundan, Kamulaştırma Kanunu m. 13 ve 14 hükümleri Tebligat Kanunu’ndaki genel hükümlerden önce uygulanır ancak Kamulaştırma Kanunu, yapılacak tebliğlere uygulanacak bütün ayrıntıları düzenlemiş değildir. Bu sebeple Kamulaştırma Kanununun yanında tebligat kanunu da uygulanmaktadır.

HUKUKUMUZDAKİ KAMULAŞTIRMA HÜKÜMLERİ

Kamulaştırma hukukuna yönelik farklı tarihlerde yürürlükte bulunan kanunlardan dolayı uygulamada bazı sıkıntılar doğabilmektedir. İstisnalar dışında Kamulaştırma Kanunları ve uygulandıkları tarihleri şöyle sıralayabiliriz;

  • 01.1961 tarihli 221 Sayılı Kanun: 6830 sayılı kanun çıkmadan önce yani 1956 yılından önceki kamulaştırmasız el atma durumlarında uygulanacak hükümleri düzenlemiştir. Ancak 04.08.2022 tarihinde resmi gazetede yayınlanan AYM kararı ile bu kanun anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
  • 08.1956 tarihli 6830 Sayılı Kanun: 1956-1983 yılları arasında uygulanacak kamulaştırma hukukuna ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
  • 11.1983 tarihli 2942 Sayılı Kanun: Güncel kamulaştırma kanunumuzdur.
  • 05.2001 tarihli 4650 Sayılı yasa ile Değişik Kamulaştırma Kanunu: 2001 yılında yapılan köklü değişiklerle kamulaştırma kanunun son şekli verilmiştir.

4 farklı yasa ile yapılmış olan değişikliklerle kamulaştırma işlemlerine uygulanacak olan hükümler kamulaştırma işleminin yapıldığı tarihlere göre değişmektedir. İşbu dokümanda da bu farklılıklar incelenecektir.

KAMULAŞTIRMA TEBLİGATININ USULÜNE UYGUN YAPILMASI İÇİN İÇERMESİ GEREKEN EVRAKLAR VE TEBLİGATI YAPACAK OLAN MERCİİ

Usulüne uygun bir kamulaştırma için yapılması gereken tebligat içinde hangi belgelerin bulunması gerektiği kamulaştırma kanunu madde 13’te düzenlenmiştir. Ancak söz konusu madde 2001 değişikliği ile iptal edilmiştir. 2001 değişikliğinden sonra yapılacak tebligatlarda kamulaştırma kanunu madde 14 dikkate alınacaktır.

 

TEBLİGATTA BULUNMASI GEREKEN EVRAKLAR

TEBLİGATI YAPMAYA YETKİLİ MERCİİ
1956 TARİHLİ İSTİMLÂK KANUNU ·         Kamulaştırılacak yerin tapu kaydı yoksa vergi kayıtları,

·         Gayrimenkulün plan veya ebatlı krokisi,

·         Kamulaştırma kararı,

·         Kıymet takdiri,

·         Kamulaştırmanın hangi idare lehine yapıldığı,

·         Husumetin kime yöneltilmesi gerektiği.

·         NOTER
 1983 TARİHLİ KAMULAŞTIRMA KANUNU ·         Gayrimenkulün plan veya ebatlı krokisi,

·         Kamulaştırma kararı,

·         Kıymet takdiri,

·         Kamulaştırma karşılığının veya ilk taksitin milli bankalardan birine hak sahibi adına yatırıldığına dair belge.

·         Kamulaştırmanın hangi idare lehine yapıldığı,

·         Husumetin kime yöneltilmesi gerektiği.

·         NOTER
 2001 TARİHLİ 4650 SAYILI DEĞİŞİKLİK ·         Kamulaştırılacak taşınmazın tapuda kayıtlı bulunduğu yer, vasfı, yüzölçümü,

·         Malik veya maliklerin ad ve soyadları,

·         Kamulaştırmayı yapan idarenin adı,

·         Tebligat veya ilan tarihinden 30 gün içinde kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,

·         Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği,

·         Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği,

·         Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına hangi bankaya yatırılacağı,

·         Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği,

·         MAHKEME
  • Tebligatın Yetkili Mercii Dışında Başka Mercii Tarafından Yapılması

2001 değişikliği ile 1956 tarihinden bu yana noter kanalı aracılığı ile yapılmakta olan –yapılması gereken- tebligatları yapmaya yetkili mercii de değiştirilmiş ve bu yetki mahkemelere verilmiştir. Bununla birlikte bu kanallar kullanılmadan yapılan özellikle idarenin kendi kanalları aracılığı ile yaptığı tebligatlar usulsüz olacaktır.

Yargıtay bir kararında maliklere yapılan tebligatta “belediye başkanı eliyle” ifadesi kullanıldığını böyle bir tebliğin noter aracılığı ile tebligat yapılmasını öngören Kamulaştırma Kanunun 7 ve 13. Maddelerine aykırılık taşıdığını bu sebeple de geçerli bir tebligat olmadığına hükmetmiştir. [1]

Yine başka bir kararında Yargıtay idare tarafından yapılan kamulaştırma sonucu Kamulaştırma Kanununun 17. Maddesine göre tescil davasında yapılan tebligatların kamulaştırma işleminin tebliği mahiyetinde sayılmadığını çünkü 2001 tarihine kadarki süreçte yapılan tebligatları yapmaya yetkili merciinin noterler olduğunu tespit etmiştir. Bu sebeple usulsüz tebligatlardan 30 gün sonra açılan davanın süresinde olduğuna karar vermiştir.[2]

  • 1983-2001 Yılları Arasında Kamulaştırma Karşılığının veya İlk Taksitin Milli Bankalardan Birine Hak Sahibi Adına Yatırıldığına Dair Belgenin Tebliğ Evrakları Arasında Olmaması

Söz konusu değişikliklerden en mühim olanı 1983 tarihinde eklenen ve 2001 tarihinde kaldırılan tebligat evraklarına hak sahibi adına bloke yapıldığına dair bir belgenin konulmasıdır. Yargıtay bir kararında idare tarafından kamulaştırma bedelinin bankaya bloke edildiğini ancak tebliğ evraklarının içine eklemediğinden bahisle tebligatın usulsüz olduğuna karar vermiştir. [3] Eğer 1983-2001 arasında bir tebligat yapılmış ve bloke veya dekonta dair bir belge eklenmemişse yapılan tebligat usulsüz olacaktır. [4] Dolayısıyla eksik ve geçersiz olan tebligat dolayısıyla maliklerin dava açma hakkı doğmayacak dava açmak için kanunda öngörülen süre de başlamayacaktır. [5]

  • Tebliğ Evraklarında İsim – Soy İsim Yazım Hatalarının Tebligata Etkisi

Yargıtay bu hususla ilgili bir kararında kamulaştırma işlemlerinin tebliğinde davacının o tarihte “ÖZTEKİN” olan soyadının “İZTEKİN” olarak yazıldığından ötürü yapılan tebligatların geçersiz olduğuna hükmetmiştir. Gerekçe olarak ise kamulaştırma Kanunu madde 25 ve 13 uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibine yapılacak usulüne uygun tebligatla başlar. Bu nedenle davacı açısından geçerli bir kamulaştırma işleminden söz edilemeyeceğini belirtmiştir. [6]

Bu kararda da belirtildiği üzere tebligatlarda yapılacak yazım yanlışları dahi tebligatı usulsüz kılabilmektedir. Bu yazım yanlışları arasında isim soy isim hataları, parsel numarasının sehven yanlış yazılması, malikin adresinin yanlış yazılması… gibi birçok husus dahil edilebilir.

TEBLİĞ MAZBATASI VE İÇERMESİ GEREKENLER

Tebliğ mazbatası Tebligat Kanunu Madde 23’te düzenlenmiştir. Hükme göre;

Madde 23 – Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:

  • Tebliği çıkaran merciin adını,
  • Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
  • Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
  • Tebliğin mevzuunu,
  • Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22. madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,
  • Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
  • 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara müteallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,
  • Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
  • Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını, (27.03.2003 Değişikliği)

Söz konusu maddede en önemli husus 9. Fıkradadır. Söz konusu fıkrada 2003 yılında yapılan değişiklik ile birlikte tebliğ memurunun adı ve soyadı ibaresi de eklenmiştir. Özetleyecek olursak;

2003 ÖNCESİ

2003 SONRASI

Tebliği alanın ve memurun imzasını ihtiva etmelidir. Tebliğ alanın imzası ile memurun adını, soyadını ve imzasını ihtiva etmesi gerekir.

 

Yargıtay bir kararında bu hususla ilgili taraflara yapılmış tebligata ilişkin tebliğ mazbatasında tebliğ evrakı kime verilmişse onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını ihtiva etmesi gerektiğinin Tebligat Kanununda düzenlendiğini ve memurun adı, soyadı veya imzasının bulunmadığı tebligatın usulsüz olduğunu kabul etmiştir.  [7]

Yargıtay başka bir kararında ise tebligat mazbatasında muhatabın belirtilen adreste bulunmaması üzerine nerede bulunduğu açıklanmamış keyfiyetin kendisine haber verilmesi için bildirilen komşunun adı, soyadı ve imzasının tebligatta açıkça yazılmamış olmasının tebligatın usulsüz olması sonucunu doğuracağını hükmetmiştir. [8]

muhatapların adreste bulunmama nedeninin tebligatların üzerine yazılmadığı anlaşıldığından, adı geçen murislere yapılan tebligatlar usulsüzdür.[9]

Tebligat Yasası’nın 22 ve Tebligat Tüzüğü’nün 32. maddesi gereğince, muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması lazımdır. Tebliğ mazbatasında, tebligat yapılan kişinin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmadığı, tebellüğe ehil bulunduğu görevli memurca belirtilmemiştir. Bu husus kanuna aykırı olup bu sebeple davalıya yapılan tebligatlar geçersizdir. Dava, davalının yokluğunda bitirildiğinden savunma hakkı kısıtlanmıştır.[10]

İLANEN TEBLİGAT

Kamulaştırma kanununda iki çeşit ilanen tebligat öngörülmüştür:

  • Bunlardan ilki 2001 öncesinde kamulaştırmanın usulüne uygun olması için maliklere noter vasıtasıyla yapılan 2001 sonrasında ise mahkemeler vasıtasıyla taraf teşkilinin sağlanması için yapılan tebligattır ve Kamulaştırma Kanunu madde 14’te düzenlenmiştir. Bu tebligatın ilanen yapılması için kamulaştırmaya konu taşınmaz malikinin adresi bulunamamalı, doğrudan tebligat yapılamamalıdır. Eğer adres biliniyor veya araştırılınca bulunabilecek durumda ise ilanen tebligat yapılamaz. Yapılırsa da geçersiz olur.
  • Diğeri ise taraf teşkili sağlansın sağlanmasın yapılması kanuni bir zorunluluk olan ve kamuoyunu bilgilendirme amacı taşıyan tebligattır ve Kamulaştırma Kanunu madde 10’da düzenlenmiştir. Adresi bilinenler için bu tebligat herhangi bir süreyi başlatmaz çünkü adresi bilinenler için süre usulüne uygun noter tebligatı ile başlayacaktır.

İkametgâha Yapılması Öngörülen Tebligatın 1983 Kamulaştırma Kanunu İle Adrese Yapılması Değişikliği Ve İdarelerce Adres Soruşturması Yapma Zorunluluğu:

1956 tarihli İstimlâk Kanununda tebligatın ikametgâha yapılacağı kabul edilmiştir. 1983 tarihli Kamulaştırma Kanununda ise isabetli olarak tebligatın adrese yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliği Madde 9’da belirtildiği üzere ikametgâh -güncel ifadesi ile yerleşim yeri- “kişinin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Kişinin birden fazla yerleşim yeri olamaz.” Şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu mevzuat uyarınca da belirtildiği gibi kişinin birden fazla yerleşim yeri olamazken adresi olabilir. Bu durum da tebligat hususunda bazı değişikliklere sebebiyet vermektedir. Bunlardan ilki adresin tespit edilebilmesi için idarelerce yeterli soruşturmanın yapılmasının gerekmesidir.

Tebligat, adreste yapılacağına göre kamulaştırmayı yapacak olan idare, tebligat adresini araştırıp bulacaktır. Bu adresler, tapu idaresindeki kayıtlardan bulunabilir. Eğer bulunamazsa, vergi kayıtlarına bakılacak; bu iş için gerekli ise vergi dairesine sorulacaktır. Ayrıca, nüfus kayıtlarına da başvurulur. Tapu, vergi ve nüfus idaresinden de adres tespit edilemiyorsa, “haricen” soruşturma yapılarak adres tespiti yoluna gidilecektir. Bunun için zabıtaya veya muhtarlığa müzekkere yazılması yoluna gidilmelidir. [11] Tüm bu araştırmalara rağmen muhatabın adresi bulunamıyorsa bu durumda doğrudan tebligat yapılamamış olacak ve ilanen tebligat yoluna başvurulabilinecektir. Aksi takdirde bu araştırma yapılmadan direkt tebligat yapılması yapılan ilanen tebligatın usulsüz olması sonucunu doğuracaktır.

Yargıtay bu hususla ilgili bir kararında her ne kadar davacıya ilanen tebligat yapılmış olsa da Kamulaştırma Kanunu madde 7’de sayılan yerlerin her birinden usulüne uygun olarak adres araştırması yapılmadığından ilanen tebligat geçersiz olup 30 günlük hak düşürücü süreyi başlatmayacağına karar vermiştir. [12]

İLANEN TEBLİGAT İNCELEMESİ

Kamulaştırma Kanunu Madde 7 “kamulaştırılan taşınmaz malın sahiplerini, tapu kaydı yoksa zilyetlerini ve bunların adreslerini, tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile belgelere bağlamak suretiyle tespit ettirir”

Madde 7 uyarınca idarenin tüm mercilerden adres araştırması yapması gerekmektedir. Ayrıca Tapu Müdürlüğünden tüm adresleri ile ana-baba adı ve doğum tarihleri tespit edildikten sonra bu bilgiler belirtilmek suretiyle adresinin tespiti ve ayrıca zabıta aracılığıyla adres araştırması yapılırken bu bilgilerin gösterilmesi gerekmektedir.

Bu aşamadan sonra eğer bir adres tespiti yapılırsa oraya tebligat çıkarılıp gazeteye ilan verilmesi için iade gelmesi gerekmektedir. Gazete ilanı verilecek aşamada ise ilanda “Parsel numarası, yüzölçümü, m2 bedeli, istimlak bedeli, malik, baba adı ve hissesi eksiksiz yazmalıdır. Tüm bu aşamalara idare uymuşsa usulüne uygun bir tebligat vardır denilebilir.[13]

USULSÜZ TEBLİGATIN SONUÇLARI

Tebliği gereken işlem tebliğ edilmedikçe o işlemin ortaya çıkarması gereken hukuksal sonuçlar doğmaz. Başka bir anlatımla tebligat usulüne uygun yapılmadığı takdirde tebliğe çıkaran merciin yaptığı işlemler uygulamada bir hüküm ifade etmez. Sürelerin tebligatla başlaması gerektiği durumlarda tebligatın usulüne uygun bir biçimde yapılması da zorunludur. Usulsüz tebligat tamamen geçersiz değildir ancak usulsüz tebligat muhatap tarafından öğrenilmedikçe bir hüküm ifade etmez. Bu durumda muhatabın söz konusu durumu öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edilir.

Usulüne Aykırı Tebliğin Hükmü:

 Tebligat Kanunu Madde 32 – Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur. 

Tebligat kanunundaki bu hükmün kamulaştırma işlerindeki tebligat olaylarına da uygulanıp uygulanamayacağı Yargıtay uygulaması açısından bazı farklılıklara yol açmıştır. Her ne kadar kamulaştırma kanunundaki tebligat hükümleri tebligat kanununa nazaran özel nitelikte olsa da kamulaştırma işlemleri açısından tebligat meselesinde sadece kamulaştırma kanunun uygulanacağını ifade etmez. Kamulaştırma kanunundaki tebligat hükümleri öncelikli olarak uygulanmalı farklılık hallerinde önce kamulaştırma kanuna bakılmalı ancak düzenlenmeyen hususlarda genel kuralları taşıyan tebligat kanunu hükümlerine gidilmelidir.

Yargıtay bu hususla ilgili bir kararında her ne kadar davacıya noter aracılığı ile tebligat yapılmış olsa da o sırada davacı o adreste bulunmadığından yapılan tebligat geçersizdir. Ancak bu geçersiz tebligata rağmen davacı bu tebligattan 9 gün sonra adına yatırılan parayı çekmiştir. Bu durum ıttıladan da öte bir durum olup tebligat kanunu madde 32 uyarınca muhatabın beyan ettiği tarih ıttıla tarihi olacak ve 5 yıl geçtikten sonra ıttılanın yeni gerçekleştiğine dayanarak dava açılamayacaktır. Aksinin iyiniyet kurallarına aykırı olacağını belirtmiştir. [14]

Söz konusu usulsüz tebligatın ıttıla ile geçerli hale gelip hukuken sonuç doğurması ancak ortada bir tebligat varsa söz konusu olur. Eğer yapılmış hiçbir tebligat yoksa o zaman tebligat dahi olmadığından geçerli hale gelmesinden söz edilemeyecektir. Yargıtay da bir kararında “mahkemece kamulaştırma bedelinin bankadan çekilmesi kamulaştırma işleminin tebliği olarak kabul edilse de kamulaştırma bedelinin bankadan alınması ancak geçersiz dahi olsa yapılmış bir tebligatın bulunması halinde gündeme gelir.” demiştir.  [15]

TEBLİĞ EVRAKI YERİNE NOTER ŞERHİ BULUNMASININ TEBLİGATA ETKİSİ
  • Tebliğ Evrakları Ne Kadar Süreyle Saklanmalı?

Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkında Yönetmelik ile noter belgeleri bir tasnife tutulmuş ve belgelerin saklama süreleri düzenlenmiştir. Bu yönetmelikte bizi ilgilendiren hükümler ise 9 ve 13. Maddelerdir. İlgili hükümlerde evraklar 4 ana gruba ayrılmıştır. Tebliğ evrakları ise b grubuna dahildir bu sebeple b grubu baz alınarak açıklamalar yapılacaktır.

İşlem Kâğıtlarının Saklanma Süresi

Madde 13- (Değişik: RG-17.3.2018-30363) D grubunda yer alan emanet işlerine ilişkin tutanaklar, saklama süresinin sona erdiği takvim yılının, bunun dışında kalan işlemlerde ise yapıldıkları takvim yılının bitiminden itibaren; B grubuna giren işlem kâğıtları 10 yıl süre ile C grubuna giren işlem kâğıtları 5 yıl süre ile D grubuna giren işlem kâğıtları ise 75 yıl süre ile saklanır.

Bahse konu madde uyarınca noterlerin tebliğ evraklarını 10 yıl süreyle saklaması gerekmektedir. Saklama süresi ile ilgili maddeler birden çok değişikliğe maruz kalmışlardır ancak değişiklikler incelendiğinde temel sürenin 10 yıl olduğu görülmektedir.

İlgili mevzuatın 17. Maddesinde ise imha usulü düzenlenmektedir. 17. Madde uyarınca saklama süresi dolan evraklar eğer noterlikçe bilinen bir dava veya takibin konusu değilse imha listelerine yazılır ve belgeler imha edilir.

  • Noterin Tebliğ Edildi Şerhi Tebligat Hususunu İspatlar Mı?

Noterlik Kanunu Tebligat işleri

 Madde 70 – Tebliği istenen her nevi kâğıt, Tebligat Kanunu hükümlerine göre muhatabına tebliğ olunur. Tebliğ tutanağı dairedeki nüshaya bağlanır. Tebliğin yapıldığı veya yapılamadığı ilgilisine verilecek nüshasına yazılıp onaylanır.

Noterlerce verilen tebliğ şerhi bu hususun tartışıldığı Yargıtay kararlarında “dosya içerisinde mevcut kamulaştırma evrakı üzerine ilgili noterce onaylanmak suretiyle tebliğ işleminin yerine getirildiğine dair şerh verildiği,” şeklinde geçmektedir. Bilindiği üzere noterlik işlemleri 4 ana grupta incelenebilir. Bunlar; Düzenleme, onaylama, örnek verme ve diğer işlemler şeklindedir. Söz konusu şerhin de bir onaylama işlemi olduğu kabul edilirse -Yargıtay kararında onaylama şeklinde geçtiği, madde metninde onaylama ibaresinin yer aldığı ve işlemin içeriğine baktığımızda onaylama suretiyle yapılan işlemlerden olduğu gözetilirse – bu durumda yapılan bu onaylama işleminde aranacak bazı şekil şartları mevcuttur. Bu şartlar Noterlik Kanunu madde 90-93 arasında düzenlenmektedir. Mademki bu şerh bir onaylama işlemi o zaman onaylama işlemi yapılmasının şekil şartlarını da ihtiva etmesi gerekmektedir. Bu şartlar;

Onaylama

Şekil

Madde 90 – Hukuki işlemlerin altındaki imzanın onaylanması imzayı atan şahsa ait olduğunun bir şerhle belgelendirilmesi şeklinde yapılır.

İmzası onaylanan iş kâğıdının aslı ilgilisine verilir ve imzalı bir örneği dairede saklanır. Bu örnek harca tabi değildir.

Onaylama şartları

Madde 91 – Onaylama, imzanın noter huzurunda atılması veya kendisine ait olduğunun ilgili tarafından kabulü ile kabildir.

 Onaylama şerhinin ihtiva edeceği hususlar

 Madde 92 – Onaylama şerhinin:

  1. İşlemin yapıldığı yer ve tarihi (Rakam ve yazı ile),
  2. (Değişik: 2.4.1998- 4358/3 Md.) İlgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarasını,
  3. Noter, ilgiliyi tanımıyorsa, kimliği hakkında gösterilen ispat belgesini,
  4. İmza huzurda atılmışsa bu hususu, imza dışarıda atılıp da huzurda ilgili, imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmişse bu husustaki beyanı,
  5. İşleme katılanların imzalarını ve noterin imza ve mührünü,

 Taşıması gereklidir.

Mühür, tarih, parmak izi ve işaretin onaylanması

Madde 93 – Bu bölümdeki hükümler mühür, tarih parmak izi veya imza yerine geçen el işaretinin noter tarafından onaylanmasında da kıyasen uygulanır.

Noterlerce bir onaylama işlemi yapılıyorsa yapılan işlem kanunda gösterilen bu şartları içermelidir. Örneğin; bu onaylama işleminin İmzası onaylanan iş kâğıdının aslı ilgilisine verilmesi gibi. Eğer ilgilisine aslı verilmezse yapılan onaylama işlemi usulsüz olacaktır. [16] Bunun yanında madde 92’de tek tek sayılmış hususları da şerh içermelidir. Aksi takdirde yapılan şerhin usulüne uygun olduğundan söz edilemeyecektir.

Bu şekil şartlarının yanında Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 25.1.1993 tarih ve 3461 sayılı yazıda:

“İlgi yazınıza konu teşkil eden kamulaştırma evrakında, kamulaştırma kararının tam metninin ve özellikle kamulaştırma karşılığının yatırıldığına dair belgenin eklenmemiş olması, her ne kadar Kamulaştırma Kanuna göre tebligatı eksik kılacak ise de, Noterlik Kanunu ve Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince noterlerin sadece verilen belgeleri Tebligat kanununa uygun biçimde muhatabına ulaştırmakla yükümlü oldukları dikkate alındığında eksik tebligatın sorumlusunun sadece gönderen idare olabileceği açıktır.”

Bu yazı ile birlikte tebligatların uygunluğu noterler tarafından sadece tebligat kanunu hükümlerince incelenmekte olduğu anlaşılmaktadır. Zaten olağan olanı da budur. Birçok özel hükmün bulunabileceği bir alanda noterlerin tüm kanunlar bazında bir değerlendirme yapması beklenemez. Bu durumda söz konusu olay bazında da düşünürsek noterlerin tebligat içeriğini Kamulaştırma Kanunu bazında (değişimleri olan ve uygulamada dahi zorluk çıkaran, az bilinen) bir değerlendirme yapıp uygunluğu belirtmesi beklenememelidir. Bu durumda yapılan tebligat evraklarının arasında m.13’te sayılması gereken belgelerin bulunup bulunmadığı şerhle anlaşılamayacaktır. Haliyle şerhin olduğu bir dosyada tebligat yapılsa bile usulüne uygun olup olmadığı salt noter şerhiyle ispatlanmış sayılmamalıdır.

Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğu üzere noter tutanağı tebligat yerine geçen bir belge değildir.[17] Bu durumda tebligat evrakları yönünden noter şerhi dikkate alınarak usulüne uygun bir tebligat yapılıp yapılmadığının denetlenmesi mümkün görülmemektedir. Bu denetimin yapılamadığı gözetildiğinde kamulaştırma işleminin gerçekleştiğinin de kabulü mümkün görülmemektedir.

Bu konuyla ilgili Yargıtay bir kararında konu olayda tebliğ evrakları noterlikçe imha edilmiştir. Mahkeme usulüne uygun ir tebligat olmadığını tespit etmişken dosya temyize götürülmüş ve Yargıtay 5 HD. usulüne uygun bir tebligat olduğunu 30 günlük hak düşürücü süreye uyulmadığını bu sebeple davanın reddedilmesi gerektiğini belirterek hükmü bozmuştur. Yerel mahkeme bunun üzerine “ibraz edilen evrakın noter tebliğ evrakı olmadığı boş bir kâğıt üzerine gelişigüzel yazılan tebliğ edildi yazsının noter evrakı olarak kabul edilmemesi gerektiğini kabul edilmesi durumunda idarenin sunduğu her belgenin kayıtsız şartsız kabul edileceği anlamına geleceğini söyleyerek ilk kararında direnmiştir.  Temyiz üzerine “söz konusu olayda kamulaştırma evraklarının noter aracılığıyla tebliğinin istendiği dosya içerisinde mevcut kamulaştırma evrakı üzerine ilgili noterce onaylanmak suretiyle tebliğ işleminin yerine getirildiğine dair şerh verildiği ve tebligatın yapıldığı anlaşılmaktadır. İlgili noterlikçe taşınmazın maliklerine yapılan tebligatın aslı gönderilmemiş olsa da idarenin dosyaya ibraz ettiği belgelerde tebligatın noter aracılığı ile usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşıldığından aslına gerek olmadığı ve tebligatın yapıldığı idarece ispat edildiğine” karar vererek yerel mahkemenin direnme kararını olmuştur. Daha sonra dosya anayasa mahkemesi bireysel başvuru yoluna konu olmuş AYM genel olarak mülkiyet ihlali karara veren de tebligatla ilgili bir yorum yapmamış delillerin değerlendirilmesi ve hukukun yorumlanmasına ilişkin olduğunu belirtmiştir. [18]

Hukuk Genel Kurulu ise üstte belirttiğimiz kararla tamamen çelişen bir sonuca varmıştır. Bu kararda 1992 tarihinde açılmış olan davaya 21.09.1987 tarihinde “sakin eşi Münevver Sarıyayla’ya tebliğ edildi” şerhi bulunan tebligat evrakı sunulmuş ancak bu dosya takipsiz bırakıldığı için düşmüş. Daha sonra açılan davada bu şerh dosyaya sunulmamakla beraber önceki dosya celp olduğu için mahkemece dikkate alınmıştır. Kamulaştırma işlemi, kamu yararı kararı alınmasından taşınmazın edinilmesi aşamasına kadar birden çok idari işlemi gerektirmektedir. Ancak murisin hissesinin bulunduğu taşınmazda kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması için usulüne uygun olarak hazırlanan kıymet takdir raporunun, malikin uzlaşma sağlanması amacıyla çağrıldığını gösterir nitelikteki tebligatın veya anlaşmazlık tutanağının vb. evrakın bulunması gerekli olup, dosya içerisinde bu hususları içerir belgelerin ilgilisine gönderildiğine yönelik net bir bilgi de bulunmamaktadır. Şerhle de bu husus bir netlik kazanmamaktadır. HGK ayrıca noter tutanağının tebliğ evrakı olmadığı hususunu belirtmiş ve usulüne uygun bir tebligat yapılmadığına karar vermiştir. [19]

KAMULAŞTIRMA KANUNU MÜLGA 17 UYARINCA 30 GÜNLÜK SÜRENİN GEÇMESİ VE İDARENİN MAHKEMEYE BAŞVURMADIĞI VARSAYIMINDA DAVA HAKKIMIZ DÜŞER Mİ?

Bir taşınmazın hiçbir karşılık ödenmeden idareye geçmesi mülkiyet hakkının özünü zedeleyen bir durumdur. [20] Anayasanın 46. Maddesi uyarınca geçerli bir kamulaştırma işlemi için kamu yararı amacı taşıması, kanunda öngörülen usullere uygun işlemler yapılması ve kamulaştırılacak malın bedelinin maliklerine ödenmesi gerekir. Anayasanın 46. Maddesi Anayasanın 35. Maddesindeki mülkiyet hakkına ilişkin getirilmiş bir sınırlamadır. Bu sebeple hak düşürücü sürelerin geçmesi sebebiyle taşınmaz malikinin dava açma hakkının engellenmesi ve idarece hiçbir karşılık ödenmeden mülkiyetin idareye geçmesi mülkiyet hakkının özünü zedeleyen bir durumdur. [21] Bununla beraber Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunca kamulaştırmasız el atma halinde açılacak bedel davalarının zamanaşımına bağlı olmadığı belirtilmiştir. [22] Kamulaştırmasız el atma haksız fiil niteliğinde olduğundan el atmaya rağmen mülkiyet hakkı hala maliklerde kalmaktadır. Mülkiyet hakkının devam ettiği durumlarda herhangi bir zamanaşımından bahsedilmemelidir. Bundan dolayı malik el atma devam ettikçe bedel davası açabilecektir. Tebligat yapılsa bile, kamulaştırma kararı alınması ve tebliğ edilmesi ile mülkiyet hakkının sona erdirilemeyeceği, 30 günlük dava şartından söz edilemeyeceği kabul edilmiştir. Bedel ödenmediği için maliklerin mülkiyet hakları bede üzerinden devam etmektedir. Tebliğ usulüne uygun dahi olsa taşınmaz hala malik adına kayıtlı ve idarenin herhangi bir girişimi de yoksa maliklerin mülkiyet hakları ihlal edilmektedir. Malikler için başvurunun idare tarafından yapılmasını beklemek ve idarenin bu yönde keyfiyeti bulunduğu göz önünde bulundurulduğu zaman malikler açısından hukuki ir belirsizlik oluştuğunu kabul etmek gerekir. [23] Söz konusu AYM kararı uyarınca dosya yeniden yerel mahkemeye gönderilmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

Söz konusu karar T.C YARGITAY, .Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2017/ 3111, Karar: 2018 / 1616 Karar Tarihi: 06.11.2018 tarihli kararda da benimsenmiştir.

[1]T.C YARGITAY 18.Hukuk Dairesi, Esas: 2003/ 10117, Karar: 2004 / 805, Karar Tarihi: 12.02.2004

[2] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2007/ 14736, Karar: 2008 / 2198, Karar Tarihi: 28.02.2008

[3] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2010/ 8687, Karar: 2010 / 15976, Karar Tarihi: 28.09.2010

[4] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 1990/ 15310, Karar: 1990 / 7456, Karar Tarihi: 09.03.1990

[5] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 1985/ 11597, Karar: 1985 / 12218, Karar Tarihi: 08.11.1985

[6] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2014/ 7157, Karar: 2014 / 22347, Karar Tarihi: 25.09.2014

[7] T.C YARGITAY, 2.Hukuk Dairesi, Esas: 2019/ 5204, Karar: 2019 / 12819, Karar Tarihi: 26.12.2019

[8] T.C YARGITAY, 18.Hukuk Dairesi, Esas: 2006/ 8461, Karar: 2006 / 8477, Karar Tarihi: 02.11.2006

[9] YARGITAY 5. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/5626 Karar No: 2019/18401 Karar Tarihi: 14.11.2019

[10] YARGITAY 6. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/8703 Karar No: 2010/12667 Karar Tarihi: 23.11.2010

[11] Doç. Dr. Ejder YILMAZ, Kamulaştırma Kanunundaki Tebligat Hükümleri Ve Tebligat Kanunun Genellik Niteliği, Syf. 87

[12] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2009/ 16301, Karar: 2010 / 1709, Karar Tarihi: 09.02.2010

[13] Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2020/354 Karar No: 2022/1736 Karar Tarihi: 13.12.2022

[14] T.C YARGITAY, 18.Hukuk Dairesi, Esas: 1993/ 3523, Karar: 1993 / 5012, Karar Tarihi: 15.04.1993, T.C YARGITAY, 18.Hukuk Dairesi, Esas: 1994/ 10633, Karar: 1994 / 14663, Karar Tarihi: 18.11.1994, T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2008/ 1112, Karar: 2008 / 4956, Karar Tarihi: 15.04.2008.

[15] T.C YARGITAY, 5.Hukuk Dairesi, Esas: 2010/ 11100, Karar: 2010 / 17676, Karar Tarihi: 19.10.2010. T.C YARGITAY, 18.Hukuk Dairesi, Esas: 1997/ 8946, Karar: 1997 / 10103, Karar Tarihi: 03.11.1997. T.C YARGITAY, 18.Hukuk Dairesi, Esas: 1994/ 9885, Karar: 1994 / 12073, Karar Tarihi: 11.10.1994.

[16] T.C YARGITAY, .Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2017/ 3111, Karar: 2018 / 1616i Karar Tarihi: 06.11.2018

[17] T.C YARGITAY, .Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2017/ 3111, Karar: 2018 / 1616i Karar Tarihi: 06.11.2018

[18] T.C YARGITAY, .Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2012/ 5-208, Karar: 2012 / 443, Karar Tarihi: 04.07.2012, AYM, B.N. 2013/3667 K.T. 10.06.2015

[19] T.C YARGITAY, .Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2017/ 3111, Karar: 2018 / 1616i Karar Tarihi: 06.11.2018

[20] AYM, E. 2002/112, K. 2003/33 , 10.04.2003.

[21] AYM, E. 2002/112, K. 2003/33 , 10.04.2003.

[22] YİBK E.1 K.7 T. 16.05.1956

[23] AYM, B.N. 2013/3667 KT. 10.06.2015.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar işaretlendi *

İLETİŞİM

Kamulaştırmasız el atmadan / mülkiyet hakkının ihlalinden ve hukuki el atmadan kaynaklanan tazminat davaları ile kamulaştırma bedel tespiti ve tescil davaları konusunda uzmanlaşmıştır.

Copyright © KORKUSUZ HUKUK 2023